Ü
Y
E
L
İ
K

Grev Yasal mı?

Grev Yasal mı? Grev Yasal mı?

KAMU GÖREVLİLERİNİN SENDİKAL FAALİYETLERİ

Bilindiği gibi ülkemizde Kamu görevlilerinin sendikalara üye olmaları ve sendikal faaliyette bulunmaları uzun bir süre yasak kapsamında değerlendirilmiştir. Bu dönemde kamu görevlilerinin sendikal faaliyetlere katılmalarının olanaklı olmadığı düşüncesi hakim olmuştur. Bu görüşün temelinde de kamu görevlilerinin statü hukukuna tabi olmaları ve Devlet’in görevlerini yürüten kamu görevlilerinin her ne olursa olsun görevinin başında olmaları benimsenmiştir.

12.07.2001 tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile kamu görevlilerinin sendika kurmaları veya kurulmuş olan sendikalara üye olmalarının yolu açılmıştır.

Sendikalar kuruluş amacına uygun olarak çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. Sendika üyeleri de bu faaliyetlere katılmaktadır. Son günlerde gündemi meşgul eden soru ise kamu görevlileri sendikalarının “grev” kararı alıp alamayacakları, alınmış bir “grev” kararı var ise bu kararı uygulayan kamu görevlisi sendika üyelerinin herhangi bir idari veya cezai yaptırıma maruz kalıp kalmayacaklarıdır. Kısacası “grev” suç mudur?

Bu yönde bir karar alındığı düşüncesinde olan idareciler sendika üyesi kamu görevlilerine böyle bir karara uymaları ve işyerinde “grev” yapmaları halinde idari yaptırımlara maruz kalacakları yönünde baskı yapmaları olağan bir uygulamadır. Hatta yazılı ve görsel basında bu konuda Bakanlık yetkilileri resmi açıklamalar dahi yapmaktadırlar.

Peki gerçekten “sendikal faaliyetlere katılmak, ‘suç’ mudur?”

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 1. maddesinde de kanunun amacı belirtilmiştir. Bu hüküm aynen şöyledir:

“Madde 1 - Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve her hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı bulundukları konfederasyonlar ile Kamu İşveren Kurulu arasında yürütülecek toplu görüşmelere ilişkin esasları düzenlemektir.”

Kamu görevlileri sendikaları da bu amaç doğrultusunda “kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için” çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Kanunun düzenlenmesinde kamu görevlilerine “grev” hakkı tanınmamıştır. 4688 sayılı yasasa “grev”in yasak olduğu konusunda da bir düzenleme bulunmamaktadır.

Grevin yasak olduğu düzenleme ise 25 Şubat 2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete’de 6111 sayılı BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN (Torba Yasa)’ un 120. maddesi ile değiştirilen 399 sayılı KHK’nin 14. maddesindeki düzenlemedir. Buna göre

“Grev Yasağı MADDE 14- Sözleşmeli personelin grev kararı vermesi, bu yolda propaganda yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılması, grevi desteklemesi yahut teşvik etmesi yasaktır.”

399 sayılı KHK’nin 13/A maddesi ile sözleşmeli personelin sendikalara üye olmalarının önü açılmış ancak 14.madde ile grev yasağı da açıkça getirilmiştir.

“Sendika Kurma MADDE 13/A- Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilir.” Bu düzenlemelerden sözleşmeli personelin sendikalara üye nnolabilecekleri yönündeki düzenleme ne kadar yerinde ise grevin yasaklanması da bir o kadar hukuka aykırıdır.

Sendikaların derneklerden farkı, üyelerinin aynı çalışma koşullarını paylaşan kamu görevlileri olmaları ve üyelerinin hak ve çıkarlarının korunmasındaki yöntemlerin farklı olmasıdır. Sendikalar üyelerinin iş güvencesi, ücret, özlük hakları, çalışma koşulları gibi konularda haklarının korunması, bu hakların ihlali halinde hukuki mücadele ile birlikte Hükümetler nezdinde bu sorunların çözümü için önerilerde bulunmak, sorunları ortaya koymak, haklı taleplerini iletmek amacıyla sendikal faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu nedenledir ki sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin örgütlenme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) düzenlemelerinde ve pek çok uluslar arası sözleşmede açıkça korunmuştur. Yoksa sendikaların kuruluş amaçlarının bir anlamı kalmaz.

Demokratik ülkelerde “baskı unsuru” olarak tanımlanan ve ülkede yaşayan insanların demokratik haklarını kullanarak, hükümetleri bir işlem yapmaya ve yapmamaya sevk eden örgütler sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları gibi örgütlerdir.

Kamu görevlisinin greve veya sendikal faaliyete katılması halinde kendisine ne gibi yaptırımlar uygulanabilir.

1-) İdari yaptırım;

Ülkemizde uygulamasına sık rastlanan bir uygulamadır. Sendikaların ve meslek örgütlerinin kararı gereğince sendikal faaliyete katılan kamu görevlilerine faaliyetten sonra disiplin amiri tarafından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-b maddesi gereğince (Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek,) savunmaları alınmakta ve devamında da cezalandırma işlemi (aylıktan kesme) uygulanabilmektedir. Burada amaç kamu görevlisini cezalandırmakla birlikte sendika üyesi olmayan kamu görevlilerine de gözdağı vermektir. Anayasa’nın “Milletlerarası Anlaşmaları Uygun Bulma” başlıklı 90. maddesinde milletlerarası anlaşmaların, normlar hiyerarşisindeki yeri düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre;

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.”

Bu hüküm gereğince, uluslararası sözleşmelere aykırı hüküm içeren yasal düzenlemelerinin değil, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, gerekse İLO’ nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerinin, iç hukukumuzda doğrudan uygulanacağı açıktır.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 09.07.1948 tarihli Büyük Genel Konferansında kabul edilen ve 3847 sayılı Uygun Bulma Kanunu ile onaylanarak iç hukukumuzda da uygulanmak zorunda olan 87 Nolu Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 3. maddesinin 2. fıkra düzenlemesine göre;

“Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdır.”

8. maddenin 2. fıkra düzenlemesine göre de

“Yasalar, bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verecek şekilde uygulanamaz”

Yine, 27.06.1978 tarihinde, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Büyük Genel Konferansında kabul edilen ve 3848 sayılı Uygun Bulma Kanunu ile onaylanarak iç hukukumuzda uygulanmak zorunda olan 151 Nolu Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşme’nin, “Örgütlenme Hakkının Korunması” başlıklı 4. madde düzenlemesinin 2. maddesinin b bendine göre de;

“Bir kamu görevlisini, bir kamu görevlileri örgütüne üyeliği veya böyle bir örgütün normal faaliyetlerine katılması nnedenleriyle işten çıkarmak veya ona zarar vermek”

sözleşmenin yasakladığı ve sendika üyelerini koruyan haklar kapsamında sayılmıştır. Bu düzenlemelere göre sendikal faaliyete katılan bir kamu görevlisine disiplin hukukuna göre disiplin cezası uygulanması hukuka ve uluslar arası sözleşmelere açıkça aykırıdır.

Nitekim iç hukukumuzda Danıştay 12. Dairesi’nin 2002/3743 E 2002/4272 K, 2004/4209 E 2004/4148 K, 2002/4643 E 2005/313 K, 2005/5767 E 2008/225 K sayılı kararlarında özet olarak

“ Davacının üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağrısına uyarak ....tarihinde göreve gelmediği anlaşılmış olup, davacının sendikal faaliyet kapsamında göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği, dolayısıyla 657 sayılı yasanın 125/C-b maddesi anlamında özürsüz olarak göreve gelmemek fiilinin subuta ermediği, bu durumda disiplin suçu teşkil etmeyen eylem sebebiyle davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı” denmiştir.

Bununla birlikte 25 Şubat 2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete’de 6111 sayılı Torba Yasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125 E bendinin (Devlet memurluğundan çıkarma başlıklı ) (a) fıkrasında değişiklik yapılmış ve (a) alt bendinde yer alan “engelleme” ibaresi “kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme” olarak değiştirilmiştir.

Bu düzenleme ile ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125 E bendinin (Devlet memurluğundan çıkarma başlıklı ) (a) fıkrasında değişiklik yapılmış ve (a) alt bendi şöyle olmuştur.

“a) İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,”

399 sayılı KHK’ye grev yasağını koyan yasa koyucu, 657 sayılı yasadaki bu değişiklik ile sendika üyesi kamu görevlilerinin de greve katılmalarını, işi yavaşlatmayı memuriyetten çıkarma olarak cezalandırmayı amaçlayıp amaçlamadığı ise ilerleyen süreçte görülecektir.

Sonuç olarak bir kamu görevlisinin sendikanın yetkili kurullarınca alınan kararı gereğince yapılan bir etkinlik nedeniyle veya sendika faaliyetine katıldığı için disiplin cezası ile cezalandırılması hukuki dayanaktan yoksundur. Ancak yukarıda açıklandığı üzere 399 sayılı KHK kapsamındaki sözleşmeli personel için getirilen grev yasağı ile 657 sayılı Yasanın 125. maddesinin E bendinin (a) alt bendindeki değişiklik de halen Kanuni düzenleme olduğu için gözardı edilmemesi gerekmektedir.

2-) Cezai yaptırım;

Kamu görevlilerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Kamu görevinin terki veya yapılmaması başlıklı 260. maddesi aynen şu hükümdedir.

Madde 260 - (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması halinde cezaya hükmolunmaz.

(2) Kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.

Yakın tarihte 5 Kasım başta olmak üzere GREVDEYİZ etkinlikleri çerçevesinde sendikal ve örgütsel faaliyetlerde hukuki işlemler yürütülmüş aralarında Tabip Odası Yönetim Kurulu ile DİSK, KESK, SES, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası’nın da yer aldığı, 12 sendika ve meslek örgütü temsilcisi, 85 yönetici hakkında 255 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştır. Yargılama sonucunda Mahkeme; “ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş ve sözleşme hükümlerinin iç hukukumuza uygulanacağını da kabul etmiştir. Sanıkların eylemlerinin hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerekmiştir. Yine yapılan eylemin sağlık kuruluşlarının taleplerinin; demokratik bir toplumun gereği olan sağlık hakkının ihlali mahiyetinde olduğunu düşündükleri yasal düzenlemelerin yapılmakta olduğundan, buna karşı bir örgütsel uyarı niteliğinde mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak yapıldığı anlaşılmıştır” gerekçesiyle 85 yönetici hakkında beraat kararı vermiştir.

Aynı yöndeki bir kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilmiştir. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Yapı-Yol-Sen Sendikası üyesi olan ve KESK tarafından memur maaşlarına yapılan düşük zammı protesto etmek amacıyla 5 Eylül 2002 tarihinde yapılan iş bırakma eylemine katılan E. Karaçay’a uyarma disiplin cezası verilir. Bu ceza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştır. AHİM 27 Mart 2007 tarihinde verdiği karar ile; “ceza, her ne kadar düşük olsa da, kendisi gibi sendikaya üye kişilerin çıkarlarını savunmak amacıyla sendika üyelerinin grev ve eylemlere yasal olarak katılmamasına yönelik caydırıcı bir niteliğe sahiptir” diyerek, uyarma cezasının haksız ve “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna varmıştır. Bu karar da içtihat niteliğinde bir karardır.

Sonuç olarak sendikal faaliyetlere katılan kamu görevlisinin eylemi “mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları “ kapsamında ise uygulamada Mahkemelerce eylem, “hak arama özgürlüğü” olarak değerlendirilmekte ve mahkûmiyet kararı verilmemektedir.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmaya çalışıldığı üzere, sendikanın yetkili kurullarınca alınmış bir sendikal faaliyete katılmak hukuka aykırı değildir. Dolayısıyla “suç” hiç değildir. Ancak yasa koyucunun 25 Şubat 2011 tarihindeki 399 sayılı KHK ve 657 sayılı yasanın 125. maddesinin (E) bendinin (a) alt bendindeki düzenlemelerde halen sendikal faaliyete katılanlar için uygulanabilir düzenlemeler olarak görülmektedir. Yasa koyucunun bu düzenlemelerinin uygulamada nasıl sonuçlar doğuracağı ilerleyen süreçte görülecektir.

Ulusal ve uluslar arası düzenlemelere rağmen, idareciler her sendikal faaliyette öncesinde kamu görevlilerinin sendikal faaliyete katılmalarını engellemek veya katılımı en aza indirmek amacıyla, sözlü tehditlerde bulunmakta hatta hukuka aykırı bir şekilde genelge yayınlayarak faaliyeti engellemeye çalışmaktadırlar. Bu uygulama dün olduğu gibi bugünde yapılacaktır. Ancak yukarıda açıkladığımız gibi sendikal faaliyete katılmak suç olmamakla birlikte idarecilerin bu tür faaliyetleri engellemek amaçlı her türlü yaptırım teşebbüsü hak ve özgürlüklerin ihlali anlamındadır.

Saygılarımızla. Genel Sağlık-İş Sendikası Hukuk Bürosu