EMEKÇİNİN HAKKI MÜSAMERE DEĞİL, GERÇEK BİR MÜZAKEREDİR
Bilimsel yöntemlerle değil; hamasetle, yanlışta ısrarla
yürütülen ekonomi politikaları, ücretli çalışanlar için bir yıkıma dönüşmüştür.
Ekonomi yalnızca ayrıcalıklı bir kesim için “şahlanmış”, emekçilerin payına ise
her gün biraz daha derinleşen yoksulluk düşmüştür.
Her geçen gün ağırlaşan bu karanlık tablo, biz kamu
emekçilerini daha ayın başında kara kara ay sonunu düşünür hale getirmiştir. Bu
koşullar altında; yaklaşık 4 milyon memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin
2026-2027 yıllarında alacağı maaş zamları ile sosyal ve özlük haklarının
belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri Ağustos’ta başlayacaktır.
Bugüne kadar Toplu sözleşmeler adeta bir danışıklı dövüş
şeklinde yürütülmüştür. Herkesin rolünün önceden belirlendiği bu “orta
oyununda”; TÜİK gerçek dışı enflasyon verileri açıklamakta, sarı sendikalar
iktidardan aferin almak uğruna emekçinin hakkını savunmak yerine göstermelik
muhalefet yapmaktadır. Sonuçta kamu emekçisinin payına sefalet düşmektedir.
Bu oyunu biz biliyoruz! Tanıyoruz! Ve bu kez bozuyoruz!
Bu yıl toplu sözleşme masasında artık biz varız:
Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş olarak bu tiyatroya son vereceğiz. 7
dönemdir yandaş konfederasyon temsilcileri kendi koltuklarını korumak uğruna
kamu emekçisinin hakkını o masalarda satmıştır.
Bu kez, kamu emekçisinin sesi o masada yankılanacak, 6 milyon
insanın alım gücünü belirleyecek kararları keyfi biçimde alanlar, karşılarında
gerçekleri haykıran bir iradeyle karşılaşacaktır.
23 yıllık siyasi iktidarın
her alanda yarattığı çürüme SAĞLIK SİSTEMİNİ ÇÖKME NOKTASINA GETİRMİŞ
SAĞLIK EMEKÇİLERİNİ TÜKETMEKTEDİR.
Sağlık alanı her geçen yıl daha da kötüleşmektedir. İktidarın
liyakatsiz yöneticileri, yüksek hasta ve ameliyat sayılarını övünç kaynağı saymakta;
nitelikli sağlık hizmeti, aşılanamayan bebekler, alınamayan randevular,
yapılamayan ameliyatlar, bulunamayan ilaçlar siyasi iktidarın umurunda
olmamaktadır.
Yurttaş artık sadece parası kadar sağlık hizmetine
ulaşabilmektedir.
Siyasi iktidarın sağlıkta yıkım politikaları; hastaneleri
ticarethaneye, hastaları müşteriye, sağlık emekçilerini ise birer köleye
dönüştürmüştür.
Sağlık sistemini ticarileştiren Sağlıkta Dönüşüm Programı
derhal sonlandırılmalı; sağlık hizmeti eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve
nitelikli bir kamu hizmeti olarak yeniden yapılandırılmalıdır.
Bugün, sağlık emekçisi geçinememekte, özlük hakları budanmakta,
can güvenliği olmadan çalışmaktadır.
Bu düzen artık sürdürülemez.
İnsana yakışır çalışma koşulları için acil düzenlemelere
ihtiyaç vardır.
GENEL SAĞLIK-İŞ OLARAK OLMAZSA OLMAZ TALEPLERİMİZ NETTİR:
*Aile sağlığı merkezlerinde çalışan sağlık emekçilerinin
yoğun ve ağır çalışma koşullarına rağmen Şeytanın aklına gelmeyecek fikirlerle
emekçilerin ücretlerinde ne bulurum da kesinti yapabilirim diye uğraşmaktan
vazgeçilmelidir. Sizler Geçiş garantili otoyollar, hasta garantili şehir
hastanelerine hayalimdi güzellemesi yaparken, 6 ay aile hekimine gelmeyen
yurttaşın kesintisini emekçinin hak edişinden yapmanızı kabul etmiyoruz. Zulüm
yönetmeliği acilen geri çekilmelidir.
*5510 sayılı kanunun yarattığı mağduriyetlere son verilip;
2008 öncesi ve sonrası göreve başlayan kamu personelleri arasındaki emekli
aylığı ve özlük hak farklılıkları giderilmelidir.
*Vergi dilim oranları %15 e sabitlenmelidir.
*7 gün 24 saat hizmet veren sağlık emekçilerinin çocuk ve
bakıma muhtaç yakınları için kreş ve bakımevleri açılmalıdır.
*Gece çalışması ücretleri normal saatlik mesai ücretlerinin 2
katına çıkartılmalıdır.
Sağlık emekçilerini halka hedef gösteren bir iktidar ve onun
yanında hizalanmış sendika ağalarının oturduğu masadan taleplerimizin bu zamana
kadar karşılanmadığını biliyoruz.
Ama onlar da şunu bilsinler:
Bu kez o masada biz de varız.
Haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
İnsanca yaşayıp, insanca çalışacağımız bir düzen kurulana
kadar mücadelemiz sürecek.
Yüreği emekten, adaletten ve Cumhuriyet’e yakışır bir sağlık
sisteminden yana atan tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini Genel Sağlık-İş
ailesine katılmaya ve bu mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz.
Her gün bir can için, her gün biraz daha kendi canımızdan
vererek çalışıyoruz.
Ve artık unutulmasın istiyoruz: Biz bu ülkenin görünmeyenleri
değiliz.
Sırtımıza yüklenen bu düzenin altında ezilmeyeceğiz!
Ne emeğimizi yok sayanlar, ne de alın terimizi pazarlık
konusu yapanlar kazanacak!
Çünkü biz yalnız değiliz.
Ve artık susmayacağız.