Emekçinin Sesi Susturulamaz: 8. Dönem Toplu Sözleşmeye Gerçek Taleplerle Geliyoruz!
Ülkemizde, hükümetin uyguladığı yanlış ekonomi
politikaları yüzünden kriz giderek derinleşiyor ve biz kamu emekçileri olarak kritik bir dönemin eşiğinde
duruyoruz. Kamuda çalışan
yaklaşık 4 milyon
memur ve 2,5 milyon
emeklinin 2025-2026 yıllarında alacakları maaş artışları ve diğer haklarının belirleneceği 8.
Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri yaklaşıyor.
Ancak yıllardır toplu sözleşme masasında aslında
bir oyun sergileniyor. İktidarın TÜİK aracılığıyla açıkladığı gerçek dışı
enflasyon verileri, sarı sendikaların "dostane" söylemleri,
emekçilerin hakkını savunmayan pazarlıklar… Ve son tahlilde
yine mağdur olan kamu emekçileri oluyor. Bu yıl, Birleşik
Kamu-İş konfederasyonu olarak toplu sözleşme masasına oturacağız ve artık bu
tiyatro oyununa izin vermeyeceğiz.
Geçmişteki 7 toplu
sözleşme görüşmesinde kamu emekçilerinin gerçek
hakları savunulmamış, açıklanan kararlar ise neredeyse her zaman keyfi
bir şekilde verilmiştir. 6 milyon insanın
alım gücü ve hakları, bir pazarlık konusu yapılmış, emekçilerin
sesini çıkaramayan yandaş sendikacılar ise iktidara yaranmayı tercih etmiştir.
Biz buna toplu görüşme değil, toplu hak gaspları diyoruz. Çünkü bu masadan,
kamu emekçilerinin hakları için doğru bir karar çıkmamıştır. Bizler bu sefer bu
masadaki oyunları bozup kirli pazarlıkların hesabını halkın gözleri önünde ifşa
edeceğiz.
Geçmiş yıllarda yapılan toplu sözleşmeler, sağlık
emekçilerinin yaşadığı temel sorunlara çözüm getirmemiştir. Bugün
iktidar, sağlık kurumlarındaki yüksek hasta sayılarını, yapılan ameliyatları övünerek anlatırken; sağlık hizmetlerinin
kalitesizliğinden, erişim sorunlarından, yetersiz ilaçlardan ve aşılama
eksikliklerinden ise hiç bahsetmemektedir. Sağlık, artık parası olanın
erişebildiği bir lüks haline gelmiştir. İlimizde yaşanan sağlık skandalları da değindiğimiz vahim
tabloyu destekler niteliktedir: Geçtiğimiz ekim
ayında Isparta’daki bir özel hastanenin, devlet hastanesinden kendi aciline
gelen bir hastadan her hangi bir
evrak ya da fatura göstermeksizin elden para talep etmesi hükümetin yanlış
sağlık politikalarının bir ürünüdür. Sendikamızın haberleştirdiği Isparta
Uluborlu’da yaşanan diyaliz merkezi skandalı, hükümetin halk sağlığını hiçe
sayan örneklerden birisi olarak kayıtlara geçmiştir.
Siyasi iktidarın sağlıkta uyguladığı yıkıcı
politikalar, hastaneleri ticarethane haline getirmekte, sağlık emekçilerini ise
köle gibi çalıştırmaktadır. Sağlıkta dönüşüm programına son verilmelidir.
Sağlık hizmetleri, eşit, ücretsiz
ve nitelikli bir kamu hizmeti
olarak sunulmalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan kamu emekçilerinin ise
onurlu çalışma koşullarına sahip olması için acil düzenlemeler gerekmektedir.
Halkın yararına, sağlık emekçilerinin onuruna karşı atılacak adımları,
yapılacak görüşmeleri peşinen reddediyoruz.
Bizler Genel Sağlık-İş olarak, 8. Dönem
Toplu Sözleşme masasında bu sorunları ciddiye
alacak ve çözüm üretecek adımlar atılmasını talep
ediyoruz. Taleplerimiz şunlardır:
1. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yapılan tüm ödemeler
en düşüğü yoksulluk
sınırı üzerinde olmak üzere; (taban, teşvik, nöbet vs.)
emekliliğe yansıtılarak tek kalemde ödenmelidir.
2. Enflasyon farkı tüm ücretlere
aylık yansıtılmalı, kamu emekçilerinin alım gücü korunmalıdır.
3. Gelir vergisi
dilim oranları yüzde 15'te sabitlenmelidir.
4.
Sözleşmeli modellere son verilerek kadrolu, güvenceli çalışma modeli esas alınmalıdır.
5. Fiili hizmet süresi zammı (yıpranma
payı hakkı) yıl başına 90 gün olarak tüm sağlık sosyal hizmetleri çalışanlarını ve geçmiş
çalışmaları kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
6. Sağlık hizmeti verilen
kurum ve kuruluşlarda sağlıkta şiddeti önlemeye
yönelik etkili ve uygulanan
Sağlıkta Şiddet Yasası ivedilikle hayata geçirilmelidir.
7. 5510 mağduriyetine son verilmeli, emekli olanlar ile çalışanlar arasındaki emekli aylığı ve özlük hak farklılıkları giderilmelidir.
8. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları giyim yardımından faydalanmalıdır. Giyim yardımında günün koşullarına uygun gerçekçi bir artış
yapılmalıdır.
9. Sağlık ve sosyal
hizmet çalışanlarının yakınları için 7 gün 24 saat kreş ve yaşlı bakım
evi hizmeti sağlanmalı.
Hizmet verilemeyen yerlerde maddi destek sağlanmalıdır.
10. Başta üniversite hastaneleri olmak üzere tüm sağlık ve sosyal hizmet
iş kolunda bulunan
kamu kurum ve kuruluşlarında
mazeret atamalarında mağduriyetleri gidermek esas alınmalıdır.
11. Sözleşmeli yöneticilik modelinden vazgeçilmeli, tüm yöneticiler ehliyet ve liyakat kriterlerine göre
atanmalıdır.
12. Sağlık ve sosyal
hizmet çalışanlarının iş yükünü artıran
personel eksiklikleri giderilmeli, gerekli personel istihdamı sağlanmalıdır.
13. Aile Sağlığı Merkezleri güvenlik ve fiziki koşulları verimli çalışmaya uygun olacak şekilde, kamu binalarında hizmet vermesi sağlanmalıdır.
14. 7 gün 24 saat hizmet üreten Sağlık ve sosyal hizmet işkolunda gece
çalışma saat ücreti normal nöbet saati ücreti, aylık ücretin saat başına düşen
tutarın en az 2 katı olacak şekilde ödenmeli, bu nöbet ücretleri, resmi ve dini
bayramlar için %100 arttırım yapılmalıdır.
15. Kamu tarafından idari
izin ilan edilen
günler aylık mesai
saatinden düşülmeli, idari
izin günlerinde çalışan
personele çalışma karşılığı nöbet ücreti ödenmelidir.
16. Sendika
üyelik ve üyelikten çekilme işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılabilmesi için
gerekli çalışma yapılmalıdır.
17. Sağlık meslek görev tanımları; mevcut yönetmelikler de dahil olmak üzere sendikalar ve meslek örgütleri
ile birlikte oluşturulacak kurullar tarafından ivedilikle yeniden
düzenlenmelidir.
18. Faaliyet alanına göre çok tehlikeli
sınıfta yer alan sağlık hizmetleri sunucularının tamamı riskli birim
olarak değerlendirilmeli, tüm hak edişleri ona göre düzenlenmelidir.
19. Aile ve sosyal hizmet bakanlığına bağlı yatılı kuruluşlarda çalışan personel için Sosyal hizmet
tazminatı 100 puan, diğer kuruluşlarda ve merkez teşkilatında çalışanlar
için 50 puan olmalıdır.
Bu talepler, sağlık sistemindeki kronikleşmiş
sorunların bir yansımasıdır ve ancak bu sorunlar doğru şekilde ele alınarak
çözüme kavuşacaktır. Sağlık sistemindeki sorunların teşhisini yanlış yapan bir
hükümet, tedavisini yanlış uygulayan yandaş bir sendikacı
toplamıyla karşı karşıyayız. Sağlık emekçilerini
hedef gösteren iktidar temsilcileri ile sendikacılardan bu taleplere olumlu
yanıt beklemek oldukça zor görünüyor.
Ancak şunu unutmasınlar: Bu masada bu yıl biz de
varız ve haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. İnsan onuruna yakışır çalışma
koşulları ve adil ücretlerle, nitelikli sağlık hizmeti sunulacak bir sistem
kurulana kadar mücadelemiz devam edecektir. Tüccar kafasıyla ve
özelleştirmelerle sağlığın alınıp satılacağını düşünen halk düşmanları, bu
sefer sağlam kayaya çarpmışlardır. Ankara'da başlattığımız eylemler, Türkiye'nin dört
bir yanında artarak sürecektir. Emek ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan tüm
sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini, mücadeleye katılmaya, gücümüze güç katmaya ve sendikamız Genel Sağlık-
iş saflarında direnişe ve örgütlenmeye davet ediyoruz.