Üstelik 2023 yılı için hedef gösterilen 38,5 katılım oranı resmin genelini göstermemekte, istihdamın kalitesi hakkında bilgi vermemektedir. Kadınlar erkeklerden daha az kazanmakta ve ev işi gibi korunmasız işlerde çalışmaktadır. Kadınların daha iyi işlerde ve daha iyi ücretlerde istihdamı konusunda bir yol alınamamıştır. Kadınların işgücüne katılımı, büyüme ve kalkınmanın önemli bir itici gücüdür. Kadın emeği kalkınmanın, ulusumuzun aydınlık geleceğinin anahtarıdır.
Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde, Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Dünyanın en güçlü 3. ekonomisine sahip Japonya ekonomik gelişmişliğinin tersine Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 121. sıradadır. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Türkiye gibi son sıralarda yer alan Japonya’daki kadın üniversiteleri uygulamasını gelişmişliğin göstergesi olarak sunmak kabul edilemez. Yalnızca kadınların gidebildiği üniversiteler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmak bir yana, var olan toplumdaki eşitliksiz yapıyı pekiştirecektir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için gereksinim duyduğumuz öncelik kadınlara özel üniversiteler kurmak değil, önce zihniyet sonra davranış değişikliğini yaratmaktır.
Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2018-2023) baktığımızda kurulan büyük cümlelerin karşılığının olmadığı görülmektedir. Planda “Strateji 2” olarak “Kız çocuklarının ve kadınların eğitime kayıt, devam ve tamamlama oranlarının arttırılması.” ifade edilmiştir. Stratejinin “Faaliyetler” başlığı altında “Hutbe ve vaazlarda kız çocukları ve kadınların eğitimi konusuna yer verilerek bilinç ve farkındalık artırılacaktır.” denilmiştir. Faaliyetin performans göstergesi olarak “Kız çocukları ve kadınların eğitimi konusunda verilen vaaz ve hutbe sayısı" gösterilmiştir. Faaliyetin sorumlu kurumu olarak belirtilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2019 yılı hutbeleri incelendiğinde böyle bir başlık ya da içeriğe rastlanmamıştır.
Bu üç belge - üç örnek, siyasi iktidarın cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik politikalar üretemediğinin kanıtıdır. Kadınların siyasal, toplumsal ve ekonomik hayattaki tüm karar alma süreçlerinde yer alması, kadına yönelik bedensel ve ruhsal şiddetin sona ermesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi siyasi iktidarın sorumluluğudur. Ancak kadınların kendi sorunlarına sahip çıkmaları gerekmektedir.
Toplumdaki cinsiyet eşitsizliğinin tüm etkileri ile mücadele eden sağlık hizmeti sunumunda çalışan kadınların, çalışma hayatında karşılaştığı sorunlar da katlanarak büyümektedir. Hizmetin 7/24 devamlılık gerektirdiği sağlık kuruluşlarında yoğun iş yükü, uzun çalışma saatleri ve nöbet uygulaması, aynı zamanda anne olan kadın sağlık çalışanını, yoğun stres ile karşı karşıya bırakmaktadır. Sağlık çalışanları “öğle tatili” veya “dinlenme molası” dahi kullanamamaktadırlar. Anayasal bir hak olan “dinlenme hakkından” bile mahrum bırakılan sağlık çalışanı kadınların en büyük sorunlarının başında kreş sorunu gelmektedir. Şehir merkezlerindeki hastanelerin tek tek kapatılarak Şehir Hastanelerinin açılmasıyla beraber sağlık çalışanları kreş sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Şehir hastanelerini dayatan iktidar, çalışanın en temel sorununa bile çözüm üretmekten yoksundur. Siyasi iktidar, görevlendirdiği memuru için çocuk bakım hizmetleri vermekle yükümlüdür.
HEP BİRLİKTE #DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Eşit hak ve özgürlüklere sahip çıkmanın yolu laik Cumhuriyete sahip çıkmaktan geçtiği inancı ile başta Sendikamız Genel Sağlık-İş ve Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalarımızın üyesi emekçi kadınlar olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Zekiye Bacaksız
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Genel Sağlık-İş olarak, sağlık çalışanlarının haklarını korumak için var gücümüzle çalışıyoruz. Sen de bu mücadelede yerini al, birlikte daha güçlü olalım. Hemen üye ol, sesimizi daha da yükseltelim!