Ü
Y
E
L
İ
K

SEFALET ZAMMINI PROTESTO ETTİK, TÜM YURTTA İŞ BIRAKTIK

SEFALET ZAMMINI PROTESTO ETTİK, TÜM YURTTA İŞ BIRAKTIK SEFALET ZAMMINI PROTESTO ETTİK, TÜM YURTTA İŞ BIRAKTIK

Kamu emekçilerine verilen zammı protesto etmek ve en düşüğü yoksulluk sınırı üstünde tek kalem maaş talebimize dikkat çekmek amacıyla tüm yurtta iş bıraktık.

Genel Sağlık-İş üyeleri tarafından tüm yurtta iş yerleri önünde basın açıklamaları yapılırken, Ulus Meydanı’nda düzenlenen eyleme Sendikamız Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, Genel Sekreter Gazi Çeliker, Genel Mali Sekreter Erman Açıkgöz, Şube ve İl temsilcilik yöneticileri ve üyelerimiz katıldı.

CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya Gedik, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, MYK üyeleri Özgür Aras, Hasan Kütük, Şükrü Balun, Ahmet Kürtül,  Birleşik Kamu-İş Ankara İl Başkanı Doğan Dağdelen, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Tüm Yerel-Sen Genel Başkanı Mücahit Dede, Büro-İş Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, bağlı sendikaların MYK üyeleri, bağlı sendikaların şube başkanları ve yöneticileri katılarak Genel Sağlık-İş’in eylemine destek verdi.

Genel Başkan Dr. Derya Uğur’n konuşmasının ardından HEP-SEN Genel Başkanı Yunus Şimşek,  Anadolu Sağlık-Sen Genel Başkanı Necip Taşkın ve Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ’da birer konuşma yaptı.

 “Devletin Memuru Yoksul Olamaz ” pankartı açan üyelerimiz, "Emekçiyiz haklıyız kazanacağız", "Devletin memur yoksul olamaz" sloganları attı.

Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Genel Başkan Dr. Derya Uğur’un açıklaması;

Bugün bu meydana ilk çıkışımız değil, görünen o ki son da olmayacak. Siyasi iktidarın 21 yıldır sistemli bir şekilde kamu emekçilerini açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmesini bu meydanlardan birçok kez dile getirdik ancak onlar sesimizi duymamakta ısrar ettiler. Bugün yine meydanlarda, eylemdeyiz.

Bin 150 odalı sarayı devletin itibarı olarak görenlere, halkı aç yatarken yandaşlarına halkın kaynaklarını akıtan kifayetsiz muhterislere, kendilerini bu ülkenin sahibi sanarak, 21 yılda yerleştirdikleri sadaka kültürünü normalmiş gibi sunanlara, bu meydanlardan bir kez daha sesleniyoruz: Devletin itibarı, halkın refah seviyesi ile kamu çalışanlarının emeğine verilen değer ile ölçülür.

Eğer gerçekten devletin itibarını düşünüyorsanız, devletin memurlarını yoksulluğa mahkûm edemezsiniz. Kamu emekçilerinin yoksul olduğu bir ülkede refahtan da itibardan da bahsedilemez.

Fakir kitlelerin daha da fakirleştirilmesi yolunda atılan her adım, “Türkiye Yüzyılı” diye parlatmaya çalıştığınız kişisel ikbal hırsınızın tabutuna çakılan bir çivi olarak yankı bulacaktır.

Ülkenin bu kötü ekonomik durumu içerisinde mücadelemiz, sadece ve sadece yoksulluk sınırı üzerindeki tek kalem maaş içindir. Yönetemediğiniz ekonominin faturasını biz memurlara kesemezsiniz.

Yeni bir döneme girildiği görüntüsünü veren siyasi iktidar, önceki icraatlarını aratmayacak şekilde karanlıktaki kamu emekçilerini zifiri karanlığa gömmüştür.  Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'na sunulan memur maaş artışı önerisi, memurların açlık, yoksulluk ve sefalete mahkumiyeti için atılan tehlikeli bir adımıdır. Tehlikelidir, çünkü toplumsal barışı tehdit etmektedir. Tehlikelidir çünkü yandaşlara aktarılan mali kaynakların devasalığı yanında, devleti temsil eden memura sadaka anlamına gelmektedir.

2002 yılından bu yana iktidara sahip olanlar, her zam döneminde yandaş basının “memura müjde” başlıkları eşliğinde milleti kandırmış, kandırmaya da devam etmektedir. Gerçek enflasyon rakamlarının çok altında olan artışlarla memurun alım gücünü adeta kasıtlı ve maksatlı olarak her yıl azaltmıştır.

Büyük şehirlerde kiralarını ödemek için maaşlarının tamamını vermek zorunda kalan kamu emekçileri için, maaşlarıyla yaşayabilmek artık imkansızdır. İnsanın sağlıklı yaşaması, daha da önemlisi yaşaması için gece gündüz demeden var gücüyle çalışan sağlık emekçileri, aldığı maaşlarla geçinemediği için daha fazla çalışmaya, daha fazla nöbet tutmaya mecbur bırakılmaktadır.

Siyasi iktidar ve onun yandaşlığı dışında hiçbir faaliyeti bulunmayan sözde yetkili sendika yüzünden kamu emekçisi, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılındaki alım gücünün çok gerisinde kalmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eğer 8 yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, aldığın ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme” sözleriyle memurun durumunu daha belirginleştirelim. Sağlık çalışanı, dün aldığı yumurtadan daha az, aldığı sütten, aldığı peynirden, aldığı ekmekten daha az alıyor. Daha çok çalışıyor ama daha az kazanıyor. Alım gücü azalıyor, toplum nezdinde değeri azalıyor… Artan şey var o da ödediği faturaların tutarları.

“Büyük Türkiye”, “Türkiye Yüzyılı” gibi laf oyunlarıyla kitlelere “cambaza bak” oynatan iktidar sahipleri, bugün kamu emekçisini daha fakir hale getirmiştir.  

Siyasi iktidar, bununla da yetinmemektedir. Konfor alanını genişletmek, kamu emekçilerini sesini çıkartamayan ücretli kölelere dönüştürmek amacıyla kamu sendikacılığına getirdiği % 2 barajıyla yandaş sendikalara yandaşlık primi vererek, kamu emekçilerini satın alıp memurları susturmaya çalışmaktadır. Ancak biz susmayacağız, sesimizi de kısamayacaksınız. Sefalet zammınıza boyun eğmeyeceğiz. Emeğimizin hakkı için direndik direnmeye de devam edeceğiz.

Sendikamız Genel Sağlık-İş çatısı altında örgütlenen binlerce sağlık emekçisiyle birlikte haksızlıklar karşısında alanlarda olmaya devam edeceğiz, haklı sesimizi tüm yurttaşlara duyurmak için haykırmaya, kamu emekçisinin yanında olması gereken bir sendika ne yapması gerekiyorsa, onu yapmaya devam edeceğiz.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri insan onuruna yaraşır yaşam ve çalışma koşullarına kavuşana kadar her alanda mücadele edeceğiz.

Yaşasın emek mücadelemiz!

Yaşasın Genel Sağlık İş!

Yaşasın Birleşik Kamu-İş!